Bencil Sincap Paylaşmayı Öğreniyor

Öne Çıkanlar Paylaşma ve empati temasını işleyen bir çocuk masalı: Pıtır adlı sincapın bencillikten cömertliğe dönüşümü. Hikâye, çocuklara sıra bekleme, duyguları fark etme ve birlikte olmanın önemini yumuşak bir dille anlatır. Okuma süresi yaklaşık 7-8 dakika; hedef yaş grubu 4-8 yaş. Masalın sonunda ebeveynler için tartışma soruları ve pedagojik notlar...

Ezgi Serter
Ezgi Serter tarafından
28 Aralık 2025 yayınlandı / 28 Aralık 2025 01:10 güncellendi
9 dk 45 sn 9 dk 45 sn okuma süresi
Bencil Sincap Paylaşmayı Öğreniyor
Google News Google News ile Abone Ol 0 Yorum

Öne Çıkanlar

  • Paylaşma ve empati temasını işleyen bir çocuk masalı: Pıtır adlı sincapın bencillikten cömertliğe dönüşümü.
  • Hikâye, çocuklara sıra bekleme, duyguları fark etme ve birlikte olmanın önemini yumuşak bir dille anlatır.
  • Okuma süresi yaklaşık 7-8 dakika; hedef yaş grubu 4-8 yaş.
  • Masalın sonunda ebeveynler için tartışma soruları ve pedagojik notlar bulunur.

Paylaşmayı Sevmeyen Bencil Sincap masalı, çocuğunuza paylaşmanın mutluluğunu ve birlikte oynamanın keyfini yumuşak bir dille anlatır. Küçük sincap Pıtır’ın cevizlerini kıskanmasından, arkadaşlığı seçmesine uzanan bu hikâye; empati, sıra bekleme ve duyguları fark etme becerisini destekler. Okuma sonrası sohbet edebilmeniz için sonda sorular da bulacaksınız. Daha fazla Eğitici Masallar için kütüphanemize göz atabilirsiniz.

Özellik Değer
Yaş Grubu 4-8 Yaş
Kategori Eğitici Masallar
Okuma Süresi 7-8 dakika
Öne Çıkan Değer Paylaşmak, Empati, Dostluk

Paylaşmayı Sevmeyen Bencil Sincap

Yemyeşil ağaçların gökyüzüne uzandığı, yaprakların hafif bir rüzgârla fısıldaştığı kocaman bir ormanda küçük bir sincap yaşardı. Adı Pıtır’dı. Kuyruğu kabarıktı, gözleri pırıl pırıldı ve o minicik patileri, ceviz gördü mü dayanamaz, hemen kavrardı.

Sonbahar yaklaşırken ormanda tatlı bir telaş vardı. Kuşlar göç hazırlığı yapıyor, kirpiler yuvalarına yaprak taşıyor, tavşanlar havuç depoluyordu. Ama en çok çalışan, ağaçtan ağaca koşturan yine Pıtır’dı.

“Bir ceviz benim, iki ceviz yine benim, üç ceviz, dört ceviz, hepsi hepsi benim!” diye şarkı söyleyerek dalların arasında zıplıyordu.

Günler boyunca yerden, dallardan, kovuklardan ceviz topladı. O kadar çok ceviz biriktirdi ki, ağacının kovuğu tıka basa doldu. Cevizler tepesi üstüne devrilecek gibi duruyor, mis gibi kokuyordu.

Komşu tavşan Pufi, ağacın dibinden başını uzattı.

“Vay Pıtır, ne kadar çok cevizin var!” dedi hayranlıkla. “Birlikte sayalım mı? Sonra da birazını kırıp yeriz.”

Pıtır hemen önüne atladı, kollarını açıp kovuğun önünü kapattı.

“Hayır!” dedi sert bir sesle. “Bunlar benim cevizlerim. Kimseyle paylaşmam. Ya sonra biterse?”

Pufi’nin kulakları biraz düştü. “Ama ben sadece bir tane isterim,” dedi usulca. “Söz veriyorum, küçücük bir tane.”

“Olmaz!” diye tısladı Pıtır. “Git kendin bul. Herkes kendi cevizini kendi toplasın.”

Pufi üzgün üzgün uzaklaştı. Ormanın başka köşelerinde de benzer sahneler yaşandı. Serçe Şıpır, kirpi Kırpık ve küçük fare Mırıf da ondan ceviz isteyince aynı cevabı aldılar.

“Hayır, hayır, hayır! Paylaşmayı sevmiyorum. Paylaşmak saçma. Ne kadar çok cevizim olursa o kadar mutlu olurum!”

Ormandaki hayvanlar birbirlerine bakıp iç çektiler.

“Pıtır çok bencil oldu,” dedi serçe Şıpır. “Oysa eskiden oyun oynamayı ne kadar severdi.”

Günler geçti. Pıtır her sabah uyanıyor, kovuğundaki cevizleri tek tek sayıyordu.

“Bir, iki, üç… Otuz, kırk, elli… Ne kadar çok cevizim var!” diye övünüyordu kendi kendine.

Sonra cevizlerden birini alıyor, kemirip yiyor ama nedense içi eskisi kadar sevinçle dolmuyordu. Çünkü dışarıdan gelen kahkahalar, oyun sesleri kulağına kadar geliyordu.

Bir gün ağaçların arasından neşeli bir ses duydu:

“Pufi, hızlı koş! Ortadaki kovuğa önce kim ulaşacak?”

“Bekle beni Şıpır, kanatların var tabii, uçup gidiyorsun!”

Pıtır merakla başını kovuktan çıkarıp aşağı baktı. Tavşan Pufi, serçe Şıpır, kirpi Kırpık ve fare Mırıf birlikte oyun oynuyordu. Kahkahalar yükseliyor, herkes birbirine dokunup kaçıyordu.

Pıtır’ın içi kıpır kıpır oldu. Bir an oyuna katılmak istedi ama sonra aklına cevizleri geldi.

“Ya biri kovuğuma tırmanıp cevizlerimi alırsa?” diye düşündü. “En iyisi burada kalayım, cevizlerimi koruyayım.”

Arkadaşlarına seslendi:

“Hey! Siz orada ne oynuyorsunuz?”

Pufi başını kaldırdı.

“İzini bul oyunu oynuyoruz!” dedi. “Gelmek ister misin?”

Pıtır’ın kalbi ‘evet’ demek istedi ama dili yine farklı söyledi.

“Yok, yok… Ben çok meşgulüm. Cevizlerimi saymam lazım.”

Serçe Şıpır kanatlarını açıp ağacın dalına kondu.

“Pıtır, bütün gün sayıyorsun zaten. Gel biraz da gülüp eğlenelim!”

“Gülmek için cevize ihtiyacım yok ki,” dedi Pıtır, ama sesi çok da inandırıcı çıkmadı.

Günler böyle geçti. Pıtır cevizleriyle baş başa kaldı, arkadaşları ise birlikte oyunlar oynadı, yeni yerler keşfetti, hikâyeler uydurdu.

Bir sabah gökyüzü ansızın karar verdi. Gri bulutlar toplandı, rüzgâr ağaçların dallarını sallamaya başladı. Sonra gök gürledi ve yağmur birden bire boşanırcasına yağmaya başladı.

Pıtır kovuğuna saklandı. Önce yağmuru izlemek ona hoş geldi. Ama yağmur uzadıkça uzadı. Günlerce sürdü. Orman toprağı ıslandı, bazı dallar kırıldı, rüzgâr dallardaki gevşek duran cevizleri savurdu.

Yağmur dinip güneş yeniden çıktığında, Pıtır merakla kovuğundan dışarı baktı. Aşağıda arkadaşlarının toplandığını gördü. Hepsinin elinde küçücük torbalar vardı.

“Ne yapıyorsunuz?” diye seslendi Pıtır.

Fare Mırıf cevap verdi:

“Yağmurda çoğu yiyeceğimiz ıslandı. Şimdi kimde ne kaldıysa ortaya koyup paylaşıyoruz.”

Kirpi Kırpık, ıslanmaktan kurtardığı birkaç mantarı gösterdi.

“Benim sadece bunlar kaldı,” dedi. “Ama hepimize yeter, küçük küçük böleriz.”

Tavşan Pufi, minicik havuçlarını ortaya bıraktı.

“Benim de birkaç havucum var. Biraz da çiçekli ot buldum.”

Serçe Şıpır, gagasında getirdiği birkaç tohum tanesini yere bıraktı.

“Ben de bunları bulabildim. Hep beraber yeriz.”

Pıtır şaşırdı.

“Ama bunlar çok az,” diye mırıldandı. “Bu kadar az şey, bu kadar çok hayvana yetmez ki…”

O sırada arkadaşlarının yüzlerindeki ifadeye baktı. Yorgundular ama birbirlerine gülümsüyorlardı. “En azından yalnız değiliz,” der gibi bakıyorlardı.

Pıtır’ın boğazında kocaman bir yumru hissetti. Gözlerini kovuğunun içine çevirdi. İçeride hâlâ kocaman bir yığın ceviz duruyordu. Yağmurdan da korunmuşlardı. Sıcacık ve sağlamdılar.

“Bunca cevizim var… Aşağıda ise arkadaşlarım minicik şeyleri bile birbirleriyle paylaşıyor,” diye düşündü. “Ben ne yapıyorum peki? Sadece saklıyorum. Hem de yalnız başıma…”

İçinde bir sızı hissetti. Kalbi hafifçe sızladı. Utandı.

“Belki de… belki de ben yanlış yaptım,” diye fısıldadı kendi kendine.

Derin bir nefes aldı. Sonra cesaretini toplayıp kovuğundan dışarı çıktı. Elindeki cevizlerden bir avuç alıp aşağıya zıpladı. Patileri titriyordu.

Arkadaşlarının yanına sessizce yaklaştı.

“Şey…” dedi utangaç bir sesle. “Benim de biraz… cevizim var.”

Hepsinin gözleri bir anda büyüdü. Önce şaşırdılar, sonra yüzlerinde kocaman bir gülümseme yayıldı.

“Gerçekten mi?” diye sordu Pufi. “Bizimle paylaşmak ister misin?”

Pıtır’ın kulaklarına kadar kızardığını hissediyordu.

“Evet,” dedi bu kez daha kararlı bir sesle. “Sanırım… artık paylaşmayı seviyorum. Özür dilerim. Daha önce çok bencildim.”

Kirpi Kırpık hemen yanına sokuldu.

“Hepimiz bazen hata yaparız,” dedi. “Ama önemli olan hatayı fark etmek. Sen şimdi bizimle paylaşıyorsun. Bu çok güzel.”

Serçe Şıpır kanatlarını açıp kısa bir tur attı.

“O zaman büyük paylaşma pikniği başlasın!” diye cıvıldadı.

Herkes elindekini ortaya koydu. Cevizler, havuçlar, mantarlar, tohumlar… Küçük bir orman sofrası kuruldu. Pıtır, kırdığı her cevizi sırayla arkadaşlarına uzattı.

“Bu senin, Pufi. Bu da senin, Mırıf. Kırpık, bu kocaman ceviz de sana. Şıpır, sen de şuradan seç istersen.”

Arkadaşlarının gözleri mutlulukla parladı. Birlikte yerken şakalaştılar, güldüler. Karnı doyan sadece Pıtır’ın bedeni değildi; kalbi de sıcacık olmuştu.

İçinden bir ses fısıldadı: “Bu cevizler hiç bu kadar lezzetli olmamıştı.”

Bir süre sonra Pufi merakla sordu:

“Pıtır, söyle bakalım. Bu kadar cevizin varken, neden bizimle oynamaya gelmiyordun?”

Pıtır başını eğdi.

“Cevizlerimi kaybetmekten korktum,” dedi. “Paylaşırsam azalır sanıyordum. Ama şimdi anladım ki, paylaşınca azalmıyor. Tam tersine, içimde bir şeyler çoğalıyor. Sanki kalbim büyüyor.”

Fare Mırıf güldü.

“Bak,” dedi, “biz de hep böyle düşünürüz. Yiyeceğimiz az da olsa paylaşırız. Çünkü birlikte olmak tek başına bir sürü şeye sahip olmaktan daha güzel.”

O günden sonra ormanda her şey değişti. Paylaşmayı sevmeyen bencil sincap Pıtır, yavaş yavaş ormanın en cömert sincabına dönüştü. Ceviz bulduğunda önce arkadaşlarını düşünmeye başladı.

“Acaba Pufi de sever mi? Kırpık da tadına baksa hoşuna gider mi?” diye soruyordu kendine.

Artık ceviz saymak için değil, oyun oynamak için ağacından aşağı iniyordu. Arkadaşlarıyla saklambaç oynuyor, yarışlar yapıyor, bulduğu en güzel dalları bile onlarla paylaşıyordu.

Bazen yeni tanıştığı hayvanlar ona şaşkınlıkla bakıp soruyordu:

“Sen eskiden paylaşmayı sevmeyen bencil sincap değil miydin?”

Pıtır gülümseyip kuyruğunu sallıyordu.

“Evet,” diyordu. “Ama sonra anladım ki, cevizler yalnızken tatsız, dostlarla birlikteyken tatlıymış.”

Ve ormanda her yeni yağmurdan sonra, hepsi yeniden bir araya geliyor, kimin neyi varsa ortaya koyup büyük bir paylaşma sofrası kuruyordu. Çünkü hepsi biliyordu ki: Biraz paylaşmak, çokça mutluluk getirirdi.

Pıtır da her seferinde içinden şöyle geçiriyordu:

“Ne iyi ettim de kalbimi açtım. Meğer en güzel hazine cevizler değil, dostlarmış.”

Pedagojik Notlar ve Sorular

Masalımız burada bitti ama sohbetimiz yeni başlıyor. İşte çocuğunuza sorabileceğiniz birkaç soru:

  • Sence Pıtır neden önce cevizlerini paylaşmak istemedi? Kendini nasıl hissediyordu?
  • Pıtır arkadaşlarının birlikte oyun oynadığını görünce neler düşündü? Sen olsaydın ne yapardın?
  • Sen bir gün çok sevdiğin bir oyuncağını veya yiyeceğini arkadaşınla paylaşsan, ikiniz nasıl hissedersiniz?

Kıssadan hisse: Paylaşmak, elimizdekini biraz azaltıyor gibi görünse de, kalbimizdeki sevgiyi ve mutluluğu çoğaltır.

Ebeveynler için not: Çocukların paylaşma becerisi yaşa göre gelişir; okul öncesi dönemde “benmerkezcilik” oldukça doğaldır (Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı). Bu tür masallar, paylaşmaya zorlamadan, model ve hikâye yoluyla içsel motivasyonu desteklemeyi amaçlar.

Yorum Ekle

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
DDoS Nedir? DDoS Saldırısı Nasıl Önlenir?
11 Kasım 2024

DDoS Nedir? DDoS Saldırısı Nasıl Önlenir?

Bencil Sincap Paylaşmayı Öğreniyor

Bu Yazıyı Paylaş

Bize Ulaşın